Kurtuluş Savaşı  
  Ana Sayfa
  Kurtuluş Savaşının Gerekçesi
  Kurtuluş Savaşının Önemli Komutanları
  Cepheler
  Mustafa Kemal'İn Samsun'a Çıkışı
  Amasya Genelgesi
  Erzurum Kongresi
  Sivas Kongresi
  Meclis'in Açılması
  Sevr Anlaşması
  1.İnönü Savaşı
  2.İnönü Savaşı
  Sakarya Meydan Muharebesi
  Büyük Taaruz
  Mudanya Ateşkes Anlaşması
  Lozan Barış Anlaşması
  Kaynakça
  İLETİŞİM
  ***KÖŞE YAZISI***
***KÖŞE YAZISI***

Lozan Zafer Midir Yoksa Hezimet Mi?

 

İşte en çok konuşulan ve en çok tartışılan konulardan birisi. Bence bu sorunun çıkışının temel sebebi hezimet ve zafer olarak Lozan’ı tartışan farklı grupların düşünce yapısını ve konuları ele alışlarındaki farklılık. Bu yazımızda biz İsmet İnönü’nün Lozan’da ki başarısını veya başarısızlığını görmeye çalışacağız. İlk önce Lozan’ı ve İnönü’yü size ayrı ayrı ele almak istiyorum…

 

Lozan Nedir?

Lozan bir barış anlaşmasıdır. 24 Temmuz 1923’de İsviçre’nin Lozan kentinde imzalanan bu anlaşmaya Amerika Birleşik Devletleri (O zaman ki adıyla Birleşik Kralllık), Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya gibi devletler imza atmıştır. Şu anda Paris’de bulunan bu anlaşmanın dili de Fransızcadır. Türkiye’nin tek başına olduğu bu masada görüşülen önemli konular ve sonuçları şunlardır:

* Sınırlar;

-Suriye Sınırı: 20 Ekim1921 tarihli Ankara Antlaşması ile belirlenen sınırlar kabul edildi.

-Irak Sınırı:Musul-Kerkük sorunundaki anlaşmazlıklardan dolayı sınır belirlenemedi.Sınırın belirlenmesi daha sonra TBMM ile İngiltere arasında yapılacak ikili görüşmelere bırakıldı.

 

*Boğazlar;

-Boğazların idaresi başkanlığını Türk'ün yapacağı uluslararası komisyona bırakıldı.

-Boğazların iki yakasında 20'şer km'lik askersiz bir bölge oluşturuldu.

-Oluşturulan askersiz bölgeye olağanüstü bir durum yaşandığında Türkiye'nin  asker gönderebileceği kararlaştırıldı.

-Boğazlardan ticaret gemilerinin serbestçe geçmesi kararlaştırıldı.Savaş gemilerine ise tonaj sınırlaması getirildi.

-İstanbul'daki işgal güçlerinin şehri bir buçuk ay içinde boşaltılması kararlaştırıldı.

 

*Kapitülasyonlar;

-Lozan'ın en çok tartışılan konusu,hiç taviz verilmeden çözüldü ve kapitülasyonlar kaldırıldı.

 

*Ermenistan Sorunu;

-Sevr Antlaşması ile Doğu Anadolu'da kurulmasına karar verilen Ermeni Devleti'nin kurulmasından vazgeçilmiştir.

 

*Adalar;

-Oniki Ada İtalyanlara,Bozcaada ve Gökçeada TBMM'ye,diğer Ege Adaları ise Yunanistan'a verildi.

*Borçlar;

-Duyun-u Umumiye yani Genel Borçlar idaresi kaldırılacaktır.                                                                                    -Osmanlı borçlarının büyük bölümünü TBMM ödeyecekti.

*Azınlıklar;

-Tüm azınlıklar Türk vatandaşı sayılacaktı.

 

*Yabancı Okullar;

-Bu okulların öğrenimini Türk Hükümeti düzenleyecekti.

*Savaş Tazminatı;

-Yunanistan savaş tazminatı olarak Karaağaç'ı Türkye'ye bırakacaktı.

*Patrikhane;

Fener Patrikhanesi yabancı kiliselerle ilişki kurmaması şartıyla Türkiye'de kalacaktı.

 

Evet kısaca Lozan’ı ve alınan önemli kararları yazdık. Şimdi ise İsmet İnönü hakkında bilgi edinelim ve İsmet İnönü gerçekten de Lozan’a gidecek kapasitede bir kişi miydi? Lozan’da ülkeyi nasıl temsil etti? Gerçekten de adaların dahi yerini bilmiyor muydu? Yapılabilecek en iyi anlaşma gerçekten de bu muydu? İşte bu soruların cevabını inceleyip tartışalım.

 

İsmet İnönü

 

Mustafa İsmet, Malatya'da yerleşmiş eski bir Türk ailesi olan Kürümoğollarındandır. Büyük babasının adı Abdülfettah'dır. Mahkeme üyeliklerinde bulunmuş ve Harbiye Nezareti Muhakeme Dairesi Mümeyyizliğinden emekli Hacı Reşit beyin oğludur. 24 Eylül 1884 de İzmir'de doğmuştur. Evli ve üç çocuk babasıdır. Babasının görevi nedeniyle Sivas'ta ilk okula başlamış, 1892 de Askeri Rüştiye'ye girmiş, 1895 de okulu bitirmiş, Sivas Mülkiye İdadisinde (lise) öğrenimine devam etmiştir. 31 Temmuz 1897 de babasının İstanbul'a tayini nedeniyle 6. sınıfta ayrılmış, Halıcıoğlu'ndaki Harp okulunun lise kısmını kaydolmuştur. 1900 da Liseyi bitirmiş, 14 Şubat 1901 de Topçu Harbiye sınıfına girmiş 1 Eylül 1903 de okulu birincilikle bitirmiş ve Topçu Mülazımı Sanisi (Teğmen) olmuştur. Okuldaki başarısı nedeniyle Erkanı Harbiye (Kurmay) sınıfına ayrılmış ve burayı da birinci ile bitirerek altın Maarif madalyası almıştır. 1903 de Pangaltı'da bulunan Harp Akademisine girmiş ve 26 Eylül 1906 da sınıfının birincisi olarak Kurmay Yüzbaşı rütbesi ile mezun olmuştur.

2 Ekim 1906 da Kurmay Yüzbaşı olarak Edirne'de Ordu Merkezinde ilk görevine başlamış ve Sahra Topçu 8. Alay 3. Bölük Kumandanı olarak görevine devam etmiş, 7 Kasım 1908 de Kolağası rütbesine yükselmiş ve Edirne 2. Tümenin Kurmaylık görevine getirilmiştir.

26 Şubat 1910 da İmam Yahya'ya karşı Hükümet tarafından harekete geçirilen Yemen Mürettep Kuvvetlerinin Kurmaylığına atanmış ve Hudeyde'ye gelmiştir. İmam Yahya ile yapılan görüşmelere katılmış ve gösterdiği başarılar nedeniyle 26 Nisan 1912 de Binbaşılığa yükseltilmiştir. 25 Şubat 1913 tarihine kadar Yemen'de Genel Kuvvetlerin Kurmay Başkanlığı görevinde bulunmuştur.

Balkan harbinin çıkması üzerine İstanbul'a çağrılmış, 11 Nisan 1913 de Büyük Karargahı Umumi I. Şubesinde, 8 - 29 Eylül 1913 de Bulgar delegeleri ile İstanbul'da Barış görüşmeleri ile görevlendirilmiştir. 15 Aralık 1913 de Genel Kurmay 3. Şubesinde görevlendirilmiş, 2 Ağustos 1914 de ilan edilen genel seferberlik ile I. Ordunun Kurmaylığına atanmış, Osmanlı İmparatorluğunun 11 Kasım 1914 de savaşa katılmasından sonra 29 Kasım 1914 de Kaymakamlığa (Yarbaylığa) yükseltilmiştir. 1914 de Başkomutanlık Genel Karargahı I. Şube Müdürlüğüne atanmış, 16 Ağustos 1915 de Gümüş Harp Liyakat Madalyası kazanmış, Umumi Karargahta bir yıl bulunduktan sonra cephede görev istemiş, 2 Ekim 1915 de II. Ordunun Kurmay Başkanı olmuş ve 14 Aralık 1915 de Miralaylığa (Albaylığa) yükselmiştir. 30 Aralık 1916 da II. Orduya bağlı 4. Kolordu Kumandanlığına atanmıştır.

12 Aralık 1916 da Kafkas cephesindeki yararlıkları nedeniyle altın harp madalyası almış, 1 Mayıs 1917 de Filistin cephesindeki 20. ve 19 Haziran 1917 de 3. Kolordu Komutanlıklarına atanmış, 20 Eylül 1917 de 7. Orduya bağlı 3. Kolordu Kumandanı iken Atatürk'ün Başkomutanlığa verdiği önemli raporun hazırlanmasında rol oynamıştır. 1918 Sonbaharında Şeria vadisinde Kolordusu ile başarılar kazanmıştır.

Mondros mütarekesi görüşmeleri sırasında 24 Ekim 1918 de Harbiye Nezareti Müsteşarlığına getirilmiş, 22 Kasıma kadar bu görevde kaldıktan sonra, 29 Ocak 1919 da kurulan Mütareke Komisyonuna Askeri uzman olmuş ve Harbiye Nezaretinde bu amaçla kurulan Komisyona da Başkanlık yapmıştır. 4 Ağustos 1919 da Kolordu Komutanlığı yetkileri ile Askeri Şura üyeliğine ve Muamelatı Umumiye Müdürlüğüne atanmış ve 8 gün sonra bu görevinden alınmıştır.

8 Ocak 1920 de ilk defa Anadolu'ya geçmiştir. Davet üzerine İstanbul'a dönmüş, 16 Mart 1920 de İstanbul'un İşgali üzerine tekrar Anadolu'ya geçmiştir.

25 Nisan 1920 de seçilen geçici yürütme kurulunda Atatürk tarafından kendisine bir görev verilmiş ve 3 Mayıs 1920 de kurulan ilk İcra Vekilleri Heyetinde Genel Kurmay Başkanı olmuştur. İnönü; Edirne'yi seçerek Büyük Millet Meclisine Edirne Millet Vekili olarak girmiştir.

8 Kasım'da Garp Cephesi Komutanlığına (Genel Kurmay Başkanlığı görevi üzerinde kalmak üzere) atanmış, Çerkez Etem kuvvetlerini tasfiye etmiş, 10 Ocak 1921 de I. İnönü zaferini kazanmış ve Tuğgeneralliğe yükseltilmiş, 31 Mart 1 Nisan 1921 de II. İnönü kazanmıştır. 1921 de Fevzi Çakmak'ın Genel Kurmay Başkanlığına getirilmesi ile sadece cephe komutanlığı ile görevlendirilmiştir.

10 Kasım 1921 de Garp Cephesi Kuvvetleri, 2 Ordudan meydana gelmiş ve Ordular grubu halinde İsmet Paşanın Komutanlığına verilmiştir. 9 Eylül de kazanılan zafer üzerine rütbesi Ferikliğe (Korgeneralliğe) Yükseltilmiştir.

03-11 Ekim tarihleri arasında Mudanya'da Mütareke görüşmelerini sürdürmüş ve anlaşmayı imzalamıştır. 26 Ekim 1922 de Edirne Millet Vekili sıfatıyla Dışişleri Bakanı olmuş ve Lozan Konferansına heyet Başkanı olarak katılmıştır. I. Lozan Konferansı 4 Şubat 1923 de kesilmiş, II. Lozan Konferansı 23 Nisan 1923 de başlamış ve 24 Temmuz 1923 de Barış Anlaşması imzalanmıştır.14 Ağustos 1923 tarihinden 5 Mart 1924 tarihine kadar ikinci defa Malatya Milletvekili olarak Hariciye Vekili olmuş ve 30 Ekim 1923 de Türkiye Cumhuriyetinin ilk Başbakanı olmuştur. 20 Kasım 1924 de Başbakanlıktan çekilmiş ve 5 Mart 1925 de ikinci defa Başbakan olmuş ve 25 Ekim 1937 de istifa ederek ayrılmıştır. 1937 de kendi isteği ile emekliye ayrılmıştır.10 Kasım 1938 tarihinde Atatürk'ün vefatı üzerine 11 Kasım 1938 de Cumhurbaşkanı seçildi. 14 Mayıs 1950 yılında yapılan seçimlerde Demokrat Partinin çoğunlukla iktidara geçmesi üzerine Cumhurbaşkanlığından çekildi ve o günden sonra muhalefet liderliği görevine başladı.(İnönü 3 Nisan 1939 - 8 Mart 1943 - 21 Temmuz 1946 seçimlerinde iki defa Cumhurbaşkanı seçilmiştir).

2 Mayıs 1954 de ve 27 Ekim 1957 seçimlerinde Malatya'dan Millet Vekili Seçilmiş, 20 Kasım 1961 de İnönü başkanlığında ilk Koalisyon Kabinesi kurulmuş ve bu kabinenin ömrü kısa olmuştur. 25 Haziran 1962 de ikinci bir Koalisyon Hükümeti kurmuştur. 25 Aralık 1963 de bağımsızlardan oluşan üçüncü Koalisyon Hükümeti kurulmuş ve bu koalisyon Şubat 1965'e kadar devam etmiştir. Ekim 1965 Seçimlerinde Adalet Partisinin çoğunlukla iktidara gelmesi üzerine ana muhalefet liderliğine devam etmiştir.

1931 de Atina'ya ve Budapeşte'ye 1932 de Moskova ve Roma'ya 1933 de Sofya'ya 1937 de Belgrat'a Paris'e ve Londra'ya ve 1963 de Kenedi'nin cenaze töreni için ve 1964 Haziran'ında Kıbrıs Sorunu için Amerika'ya gitmiştir. 25 Aralık 1973'te vefat etmiştir.

Kırmızı - yeşil İstiklal Madalyası vardır.

 

(kaynak: http://www.mfa.gov.tr/sayin-ismet-inonu-_pasa__nin-ozgecmisi.tr.mfa )

   Evet İsmet İnönü’nün hayatını da incelediğimize göre artık asıl konumuza gelebiliriz. İnönü’nün gerçekten Lozan’a gitmek için biçilmiş kaftan olduğunu kimse iddia edemez. Çünkü İnönü bir askerdi ve diplomasiden veya bürokratlıktan çok fazla anlayan bir insan değildi. Anlaması da gerekmezdi çünkü o saha elemanıydı. Takım elbisesi olmakta zorunda değildi çünkü İnönü postallı ve üniformalı bir askerdi. Peki ya neden İnönü? Lozan’a gidecek biri varsa her zaman kendi fikirlerini ön planda tutmaya çekinmeyen ve sürekli bu kurtuluş hareketine liderlik yapan kişi yani Mustafa Kemal vardı neden kendi gitmek yerine İsmet İnönü’yü yolladı. Biz az çok bunun sebebini tahmin edebiliyoruz. Yeni kurulan bu devlette büyük bir otorite boşluğu vardı ve Mustafa Kemal buradan ayrılıp başka bir yere gittiği zaman karşıt düşünceli insanlar veya günümüzün değimleriyle Sağcılar veya Gericiler bu otorite boşluğundan faydalanıp yeni kurulmaya çalışılan bir düzeni mahvedebilirlerdi. En azından bu sebep Mustafa Kemal’in gitmemesine yetiyordu. Bazı kişiler bunun bir bahane olarak görebilir ancak bu bahane değil bir mazerettir. Peki Mustafa Kemal gidemiyor diye bu görev hala İnönü’ye mi düşüyordu. Tabi ki de hayır! Onun önünde onlarca diplomat vardı. Hepsinin üzerinde elbette ki duramayız. Ancak gerçektende çok güçlü olan ve bu göreve talip olan iki kişi vardı. Biri Rauf Orbay diğeri ise Fethi Okyar. Evet bu zor görev için çok çetin üç aday vardı. Kararının büyük önem taşıdığı bu durumda Mustafa Kemal ilk başta Fethi Okyar’ı göndermek istemiş ancak Mondros Ateşkesi’ne imza atan Rauf Orbay adını temizlemek için bu görevi fazlasıyla istemiştir. Bunun üzerine Mustafa Kemal Fethi Okyar’dan vazgeçerken bu göreve Rauf Orbay’ı getirmiştir. Ancak bu kararında da sabit durmayan Mustafa Kemal ‘’kardeşim’’ dediği İsmet İnönü’ye bu görevi vermiştir. Peki neden herkesten vazgeçip İnönü’ye bu görev verildi? Çünkü bu görevin İnönü’ye verilmesi Meclis’i fazlasıyla karıştırmıştı. Diplomatik olarak başarılı bir geçmişi olmayan, bu kadar büyük bir görevi başarıp başaramayacağı kesin olmayan İnönü’nün Mustafa Kemal tarafından gönderilmek istenmesinin sebebi neydi? İsmet İnönü’nün yollanma sebebi ‘’Mudanya Ateşkes Anlaşmasında ki heyetin başında olmasıdır.’’ Peki bu ne kadar doğru? Çünkü bu konuda çok büyük tartışmalar yaşandı, yaşanıyor ve belli ki daha da yaşanacak. İki farklı fikir var bu konu hakkında. Birinci fikir kesinlikle gönderilme sebebinin bu olduğunu savunanlardır. İkinci fikir ise bu sebep sadece bize gösterilmeye çalışılan saçma sapan bir sebep olduğu doğrultusunda. Peki ikinci fikri savunan vatandaşlar asıl sebebin ne olduğunu düşünüyor? Birazda bunu açmaya çalışalım. Fikrin ana temeli şu: ‘’ İnönü ve Mustafa Kemal’in çok yakın olmasından dolayı Mustafa Kemal İnönü’ye bu görevi vermiştir.’’ Evet aslında bir açıdan bakılırsa çokta uçuk bir düşünce değil eğer birinci fikri savunanlar yanlış düşünüyorsa. Çünkü yeni kurulan bu devletin liderliğine soyunan Mustafa Kemal bu denli önemli bir görüşmeye çok yakın dostunu gönderip fikirlerini hayata geçirirken çokta fazla zorluk çekmezdi. Neyse artık İnönü seçilsin ve İsviçre’ye yollayalım. Ekibi hazırladık. Ancak ekipte ki bir kişiyi asla gözden kaçırmayalım. Türkiye’nin en zengin ailelerinden biri olan Koç Ailesinin büyük dedesi olan Haim Nahum. Neden bu ismi kaçırmayalım dedim biliyor musunuz? Çünkü bu şahıs bir hahambaşıydı. Hahambaşı bir ülkede ki Yahudi topluluğunun dini başkanıdır. Peki bu kişi bu heyette ne arıyor? İnsan ister istemez soruyor değil mi? Bu konuya fazla girmeyeceğim fakat kafanızda bir soru işareti bırakmak istedim. Umarım ‘’İSMET İNÖNÜ’NÜN EKİBİNDE BULUNAN BU KİŞİYİ ARAŞTIRIR VE GERÇEK AMACINI BULURSUNUZ’’. Evet artık ekibimiz İsviçre’nin Lozan Kentinde bulunan Beau-Rivage Palacetayız. Tabi ki de ekibimiz kırmızı halıyla karşılanmıyor. Hatta karşılanma şekli bile aşağılayıcı bir şekilde oluyor. Toplantı masasında bulunan bölümümüzde ki koltuk diğer koltuk boyutlarından küçük olarak koyuluyor ve İnönü bu şekilde oturmayacağını söyledikten sonra normal boyutlarda ki koltuk getiriliyor. Fakat bu olayı abartarak anlatan İnönü taraftarları trajikomik bir olayı görmezden geliyor. Konferans da resmi diller Fransızca, İngilizce ve İtalyanca olarak kabul edilmişti. Anlaşmanın en önemli üyesi olan Türkiye Devletinin resmi dili Türkçe konuşulmuyordu ve diğer dilleri konuşmak yasaktı! Bundan dolayı konferansın orijinal Türkçe metni bulunmamaktadır. Buda Lozan’da bize yapılan küçük gibi görünen büyük bir kumpastı. Yapılan oyunlar ve kumpaslar bitmiyordu. Başkanlık hiçbir zaman bize verilmedi. İngiltere, Fransa ve İtalya arasında başkanlık dönüşümlü olarak uygulanıyordu. İlk toplantıya Fransız Başbakanı Puancare ve İtalyan Başbakanı Mussolini katıldı. Batı’nın oyunları bitmiyor ve işi abartmaktan hiçbir zaman vazgeçmiyordu. Yazı dilinin koyu Fransızca olmasından dolayı yazıya geçirilen kararlarda kaydırmalar aleyhimize yazılan kararlar bulunuyordu ve maalesef bunlardan ne İnönü’nün nede Ankara’nın haberi bile olmuyordu. Hatta ekibimiz olayın dışına o kadar çıkartılıyor ki görüşme konusu sadece birkaç saat önce haber veriliyor ve ekibimiz hazırlıksız bir şekilde yakalanıyordu. Peki İnönü bunları anlamamış mıydı? Benim şahsi düşüncem anlasa bile çokta fazla bir şey yapamayacağı yönünde çünkü bu onun hatası değil bu onun bu görevi kesinlikle başarabileceğini düşünen kişilerin hatası. Çünkü İnönü bütün gücünü kullanmaya çalışıyordu. Her anlaşmadan sonra kurulan uygulama komisyonu İnönü’nün bütün ısrarlarına rağmen kurulmadı… Artık asıl konuya gelelim ve Lozan Hezimet mi yoksa Zafer mi karar verelim? Önemli kararları inceleyelim…

***Kapitülasyonlar: Bu konuda İsmet İnönü ve ekibinin göğüs kabartacak zaferini görmezden kimse gelemez. Kapitülasyonlardan kurtulan ülke artık ekonomide daha rahat bir nefes almaya başlayacaktır..

***Boğazlar: Boğazlar konusu gerçektende çok karmaşık. Ancak çokta başarılı olunduğu söylenemez. Çünkü boğazların uluslar arası bir bölge olarak görülmesi oradan gelecek kazanç kapısını kapatıp ülke içinde bağımsız bir toprak parçası ilan etmek demekti. Bu sebeplerden dolayı bu konuda başarısız olunduğu söylenebilir.

***Halkların Değişimi: Bu zorunlu göç ettirilme olayı her ne kadar göç sırasında çok acı ve dramatik olayların yaşandığı bir karar olsa da ülkemizde bulunan bu azınlıkların artan nüfusuna bir darbe yaptığı için başarılığı olduğunu düşünmemek elde değil.

***Patrikhane: Bu konu tamamen başarısızlık göstergesidir. Nitekim İnönü’de bunu kabul etmiştir.‘’ Patrik efendinin artık İstanbul’da işi yoktur. Bu bir şahsi mesele değildir. Bir müessese meselesidir.’’ İnönü’nün söylediği bu sözler pek etkili olmadı ve İnönü bu konunun çok uzayacağını düşünerek pes etti ve Patrikhane’nin İstanbul’da kalmasına ikna oldu.

***Adalar: Adalar konusu tamamen İnönü’yle dalga geçilen bir konudur. Kayda geçen bu olay bu konuda İsmet İnönü’nün bu konuda ne kadar lakayıt davranışlar gösterdiğini gözler önüne sermiş ve bu konuda ne kadar büyük bir başarısızlık sergilediğimizi göstermiş oldu;

‘’İsmet İnönü bir gün İzmir’e gider ve deniz kıyısında dolaşmaya başlar. Karşıya baktığı zaman gördüğü ışıltılı yeri yanındakilere gösterir ve bura neresi der? Yanındakiler şaşırır ve cevap verir ‘’Efendim burası Yunan adalarıdır’’. İsmet İnönü bir an şaşırır ve cevap verir ‘’ Bu adaların bu kadar yakında olduğunu bilseydim vermezdim.’’ Demiştir.

Bu cevapta bu adalar konusunda ki başarısızlığımızı ve İnönü’nün Coğrafya bilgisini göstermiş oldu.

***Kürt Sorunu: Her fırsatta Kürt ve Türk ayrımı yapan Batı burada da boş durmadı ve bu sorunu masaya attı. Fakat burada da başarılı bir hamle yapıldı ve Kürtlerin bu ülkenin asli unsuru olduğunu söyledi ve böyle bir sorun olmadığını söyledi.

***Musul Sorunu: En önemli ve en hararetli konu buydu. Fakat orta yol bulunamadı ve konu uzamasın diye bu konunun daha sonra İngiltere ve Türkiye devletleri arasında çözülmesine karar verildi.

Sonuç;

Bu yazıda ben tarafsız olmaya çalıştım ve kararı tamamen size bıraktım. Ancak bu sonuç bölümünü okumanızı ayrıca rica ediyorum;

 *Lozan’la artık Osmanlı’nın tamamen yıkıldığını ve Türkiye’nin kurulduğunu çoğu devlet tanımış oldu.

 * Yazımda Haim Nahum’dan bahsedip araştırmanızı istemiştim. Eğer hala araştırmadıysanız buyurun cevabı. Evet Haim Nahum’un gitmesinin en büyük sebebi Halifeliğin kaldırılmak istenmesi. Haim Nahum’un büyük gayretleri sonucunda Halifelikte artık tamamen ortadan kaldırıldı.

 *Kurulmasına izin verilen bu devlete bazı bedeller ödetildi ve bazı gerçekleri hala bizden saklayanlar var. Öğrenmemiz ise çok zor. Çünkü belgenin aslı Paris’te ve bir vatandaşın bunu öğrenmesi çok ama çok zor.

 

SERKAN KARAKÜTÜK  

Kurtuluş Savaşı  
   
DUYURU  
 

DUYURU PANOSU

Site Yönetimi

SİTEMİZ PERFORMANS ÖDEVİ SEBEBİYLE YAPILMIŞTIR. AKTİF KALACAKTIR VE GELİŞTİRİLMESİ DEVAM EDECEKTİR. TAKİPTE KALIN...
''-Site Yönetimi-''

 
Bugün 5 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol